26 Mayıs 2020 Salı

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı:(26 Mayıs 2020)

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı:Roger Garaudy
Müslüman Düşünür, Yazar, Siyasetçi, Milletvekili, Senatör, Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri (D. 17 Temmuz 1913, Marsilya / Fransa – Ö. 12 Haziran 2012, Paris / Fransa). 1952’de Sorbonne Üniversitesi edebiyat dalından mezun oldu. 1954’te SSCB Bilimler Akademisi’nden Bilim dalında doktor unvanını aldı. Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü yaptı. Fransız Parlâmentosu’nda milletvekili, Millet Meclisi Başkan Yardımcısı, Millî Eğitim Komisyonu Üyesi ve Senatör olarak görev aldı. Komünist Partisi tenkitlerini dikkate almadığı için bu kuruluştan ayrıldı. Üniversitedeki profesörlüğüne döndü.
Stalin, Fidel Castro, Picasso, Aragon, Jean-Paul Sartre, Claude Levi-Strauss, Gaston Bachelard, Francois Mauriac gibi pek çok ünlü devlet adamı, bilgin ve sanatçıyla görüşüp tanıştı. Tek başına da kalsa her zaman doğruyu haykırdı. Don Kişot’u kendine rehber edindi. Partisinin körü körüne Rusya’yı desteklemesini tenkit ettiği için ihraç edildi. Üniversite profesörlüğünden emekliye ayrıldıktan sonra telif çalışmalarına hız verdi. Her biri dünya çapında yankılar uyandıran 60’ı aşkın eser, on binlerce makale ve tebliğ yayınladı, binlerce konferans verdi. Bütün ömrünü insanlığın huzur, mutluluk ve barış içinde yaşaması için ne yapılması gerektiği konusunda fikirler üreterek geçirdi.   Önemli bir kısmı gerçek anlamda şaheser olan kitaplarıyla Garaudy, hâlâ eserleri bütün dünyada okunan ve ilham alınan büyük bir düşünürdür. 
Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri ve Marksist geleneğin önemli isimlerinden olan Roger Garaudy, 1982’de Müslüman oldu. Her biri dünya çapında yankılar uyandıran eserleri yayınladı, pek çok ülkede konferanslar verdi. Basın yayın kuruluşlarında yayınlanan bildirileriyle milletlerarası siyaset ve yanlış tutumlar konuşundu görüşlerini sık sık kamuoyuna duyurdu. 12 Haziran 2012'de Paris'te vefat etti.
Eserleri
- Dünyadaki Tek Medeniyet Batı Değil
- Le Terrorisme Occidental (Batı Terörizmi) (2004)
- Mythes fondateurs de la politique israélienne (İsrail'in kuruluşundaki mitler) (1995) Bu kitabında savunduğu antisemitik görüşler Fransız ceza kanunlarına göre suç teşkil eder.
- Avons-nous besoin de Dieu? (Tanrı gerekli mi?) (1993)
- Karl Marx (1972 ve 1977) On bir dile tercüme edilmiştir.
- Pour un Modèle français de socialisme (Sosyalizmin bir Fransız modeli üzerine) (1968)
- Lenine (1968) İtalyanca, İspanyolca, Fransızca, Portekizceye tercüme edilmiştir.
- La pensée de Hegel (Hegelin düşüncesi) (1966) İspanyolca, Portekizce, Arnavutça ve Yunancaya tercüme edilmiştir.
- Marxisme du XX siècle (20.yy Marksizmi) (1961) Norveççe, İngilizce, Türkçe, Çekçe'ye tercüme edilmiştir.
- Dieu est Mort (Tanrı Öldü) (1962) Hegel üzerine inceleme. Almanca ve İspanyolcaya tercüme edilmiştir.
- Perspectives de l'homme (İnsanın Ufukları) (1955) Sırbo-Hırvatça, İspanyolca, Lehçe, Portekizçeye tercüme edilmiştir.
- Theorie materialiste de la connaissance (Materyalist Bilgi Teorisi) (1953) Çekçe, Rusça, Almanca ve Japoncaya tercüme edilmiştir.
 - Les sources françaises du socialisme scientifique (1949) (Bilimsel sosyalizmin Fransız kaynakları) Lehçe, Almanca ve Japoncaya tercüme edilmiştir.
- Siyonizm Dosyası
- Yaşayanlara Çağrı
- İnsanlığın Medeniyet Destanı
- Geleceğimizde İslam Var
- Hatıralar
- Endülüs’te İslam
- İslam ve İnsanlığın Geleceği
- Yobazlıklar
- Amerikan Efsanesi
- İlahi Mesajlar Toprağı Filistin
- İslam’ın Vaadettikleri
Hazırlayan:Ehli-Suffe Eğitim birimi

19 Mayıs 2020 Salı

Haftanın Dava Adamı (19 Mayıs 2020)

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı:Nurettin Topçu

Nurettin Topçu, (1909, İstanbul - 10 Temmuz 1975, İstanbul), Türk yazar, akademisyen ve fikir adamı.
           Hayatı
Nurettin Topçu baba tarafından Erzurumludur. Ailesi Topçuzâdeler diye tanınır.Babası Topçuzâde Ahmet Efendi ailenin tek evladıdır. Hayvan ticareti yapmak üzere İstanbul'a göçmüştür. 
Nurettin Topçu altı yaşında Bezmiâlem Valide Sultan Mektebi'nin ana kısmına yazılır. Burayı bitirdikten sonra Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi'ne verilir. Mektebi birincilikle bitirir. Babası Ahmet Efendi Çemberlitaş'ta kasap dükkânı işletmeye başlamıştır. Bu sıralarda sakin, biraz içe dönük bir mizaca sahiptir. Küçük bir sandıkta kitap ve gazete biriktirmek merakı vardır. İmlâ öğretmeni Nafiz Bey, Topçu'nun hayatı boyunca sürecek Mehmet Âkif sevgisini uyandıracaktır.
Eğitim Hayatı
İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun olan Topçu, Avrupa'da eğitim almak için girdiği sınavları 1928 yılında kazandı. Hamdi Akverdi, Vehbi Eralp, Ziya Somar gibi kişilerle birlikte burslu olarak Fransa'ya gitti. Daha önceden Fransa'ya giden ve Paris'te bulunan Remzi Oğuz Arık, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Cevdet Perin ve Bedrettin Tuncer ile görüşmeleri oldu.
Topçu önce Bordeaux Lisesi'ne kaydoldu. İlk yaz denemelerini burada kaleme aldı ve üyesi olduğu Sosyoloji Cemiyeti'ne gönderdi. Lise döneminde tanıdığı Maurice Blondel ile daha sonra mektuplaştılar. Anılan lisede psikoloji sertifikası alan Topçu, iki yıl osonra Strazburg'a gitti ve üniversitede felsefe öğrenimi aldı, ahlâk derslerini tamamladı ve sanat tarihi lisansı yaptı.

Özetle, Nurettin Topçu Fransa'da psikoloji ve estetik, genel felsefe ve mantık, çağdaş sanat tarihi, sosyoloji ve ahlâk, eski çağlar sanat ve arkeolojisi dallarından lisans aldı.
Yazları İstanbul'u ziyaret eden Topçu, 1931 yılında ağabeyi Hayrettin'i yanına aldı. Topçu'nun Avrupa'daki hayatı okul, ev ve kütüphane çerçevesi içinde geçti; haftasonları derneklerin düzenlediği, Samet Ağaoğlu, Ömer Lütfi Barkan, Besim Darkot gibi kişilerin de katıldığı toplantılara gitti. Topçu bu esnada tasavvuf tarihçisi Louis Massignon ile tanıştı.Öncede Dr. Adnan Adıvar'ın Türkçe dersi vermiş olduğu Massignon'a daha sonra bu dersi Topçu verdi.
Strazburg'da doktorasını hazırlayanTopçu,Sorbonne'a giderek doktorasını verdi. Bu üniversitede felsefe doktorası veren ilk Türk öğrenci oldu; tezi 1934 yılında Paris'te kitap halinde yayımlandı. 1990 yılında da tıpkı baskısı Kültür Bakanlığı'nca Ankara'da yapıldı. "Bergson" konusunda doçentlik tezi hazırladı, fakat kadroya geçemeyince bu tez kitap halinde basılarak yayımlandı.

Çalışma Hayatı
1934 yılında Türkiye'ye döndü. Ertesi yıl Galatasaray Lisesi'nde felsefe öğretmeni olarak görev almaya başladı.
Aile dostları olan, Çemberlitaş'taki evini sık sık ziyarete ettiği küçük yaştan beri etkisi altında kaldığı Hüseyin Avni Ulaş'ın kızı Fethiye Hanım'la evlendi. Düğün gününün akşamı İzmir Atatürk Lisesi'ne tayin edildi
Hareket Dergisi'ni İzmir'de bulunduğu 1939 yılında yayımlamaya başladı. Dergi İstanbul'da basıldı. Bu arada eşinden ayrıldı. Hareket'te yayınlanan "Çalgıcılar yine toplandı" başlıklı yazıdan dolayı hakkında açılan soruşturma neticesinde Denizli'ye sürgün edildi. Denizli'de bulunduğu yıllarda Said Nursi ile tanıştı ve o sırada görülen davalarını takip etti. Daha sonra Haydarpaşa Lisesi'ne tayin edildi. Bir müddet sonra da Vefa Lisesi'ne geçti.
Celâl Ökten'den de İslâmî ilimler eğitimi aldı
Faaliyetlerini Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye Milliyetçiler Derneği'nde sürdürdü
Son olarak İstanbul Erkek Lisesi'ne tayin edilen Topçu, buradaki görevini sürdürdüğü sırada 1974 yılında yaş haddinden emekli oldu

İslam Felsefesi
"Kur'an harikası olan ilahi ahlak, İslam diyarında çoktan gömülmüştür." diyen Topçu, bunun temel sebebini felsefenin İslam topraklarından kovulmasında buldu.
Ona göre, "Din bilgi kaynağı değil, kuvvet kaynağıydı. Dindar adam başkalarından çok şey bilen değil, daha çok kuvvetli olan insan" idi.
Gelenekçi İslamcıların, "Kuran’ın varlığı káfidir; felsefe insanın inançlarına zarar verir; çünkü sorduğu sorularla insanı şüphe ve inkárın çukuruna düşürebilir" sözlerine ağır karşı çıktı: "Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız, sadece ezberlersiniz. Kuran Allah’ın kitabı, felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür."[1]
Topçu Osmanlı’da, İbn Rüşdcü Hocazade ile Gazalici Molla Zeyrek arasında yapılan tartışmayı; felsefenin tutarsızlığını iddia eden Gazalici Molla Zeyrek’in kazanmasını, Müslüman yozlaşmasının miladı gördü.
Ona göre, felsefesiz bir İslam’da; sorumluluk yerini vazifeye bıraktı; ruh dünyasının akil adamlarının yerini ise gözlerini kapayıp vazifelerini yapan görev adamları aldı.
"Toplumsal yaşamdaki gelenekler, örfler, ádetler, kurallar insan hürriyetinin önündeki en büyük engellerdir. Gelenekçi/muhafazakár; güvenliği özgürlüğe tercih etmiş, yaratıcı fikirlerden/hareketlerden vazgeçmiş bir cemiyet adamıdır. Bunlar asırlarca aynı alışkanlığı tekrarlamaktan huzur duyarlar. Örflerini değiştirmek, onların bir uzvunu kesmek gibidir." diyerek düşüncelerini yineledi
Nurettin Topçu, isyan ahlakı teorisini açıklarken ideal tip olarak, "Ben Hakkım" dediği için işkenceyle öldürülen tasavvufun meşhur şehidi Hallac-ı Mansur’u örnek aldı.
İslam’ın geleneksel ve resmi yorumlarıyla sürekli hesaplaşan Topçu’ya göre, tasavvuf düşüncesinin temeli vahdet-i vücud, ahlaklığın en yüce mertebesiydi.
Vefatı
1975 Nisanı'nda hastalandı. Hastalığının teşhisinde güçlük çekildi. Pankreas kanserine yakalandığı ameliyatta belli oldu. Topçu, 10 Temmuz 1975'te vefat etti. Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Topkapı'daki Kozlu Kabristanı'na defnedildi.
Eserleri:
- Türkiye’nin Maarif Davası
- İsyan Ahlakı
- Yarınki Türkiye
- İslam ve İhsan
- Ahlak Nizamı
- İradenin Davası
- Mehmed Akif
- Felsefe
- Büyük Fetih
- Bergson
- Amerikan Mektupları Düşünen Adam Aranızda
- Ahlak
- Devlet ve Demokrasi
- Sosyoloji
- Millet Mistikleri
- Psikoloji
- Mantık
- Mevlana ve Tasavvuf
- Reha
- Kültür ve Medeniyet
- Taşralı
- Varoluş Felsefesi Hareket Felsefesi
- Var olmak
Hazırlayan 
:Ehli-Suffe Eğitim Birimi

14 Mayıs 2020 Perşembe

DÜŞÜNMEK VE DÜŞÜNDÜRÜLMEK

DÜŞÜNMEK VE DÜŞÜNDÜRÜLMEK
Bismillahirrahmanirrahim

Cemil Meriç, Bu Ülke kitabında şöyle şahane bir cümleye yer veriyor: "İmansız ve idealsiz nesiller türettik. Pusuda bekleyen yabancı ideolojiler setleri yıkılan ırmaklar gibi yayıldılar ülkeye." Bu sözün üzerinde iyi düşünmek gereklidir, zira bu söz çok büyük bir gerçeği gözlerimizin önüne getirmektedir. Genç nesle kitap denilince büyük çoğunlukla akıllarına ne Sezai Karakoç, ne Rasim Özdenören ne de Cemil Meriç gelmektedir, tersi istikamet ve ciddiyetle "modern" edebiyatın popüler ürünleri olan yasak aşk romanları ya da günlük hayatta kullanmalık sözlerin yer aldığı kitaplar maalesef ki ilk tercih olmuş durumdadır. Böyle bir hâl içerisinde, genç neslin okudukları kitaplar ve günün neredeyse her saatinde karşısına çıkan medya ürünlerinin doğrultusunda garp fikirlerinin bilinçsiz bir şekilde zihninde yer edinmesi kaçınılmaz olmuştur. Ufak bir tahlil sonucu da anlaşılacaktır ki gelecekteki yaşantıları ve fikrî mirası bu duruma paralel ilerleyecektir. Konunun özünün anlaşıldığını umut ederek, asıl can alıcı noktaya geçiyorum. 

 

Böyle kafalardan ve bu kafaların çocuklarından lehimize bir ilerleme beklemek ütopyadan ibarettir. Zira bu kafalar düşünmüyorlar, düşündürülüyorlar. Nedir düşündürülmek, dış fikirlerin zihindeki zaferi sonucu kişinin kendi kurduğu mantıkla değil o fikir sahiplerinin istediği yönde düşünmek, iradesizleşmektir adeta. Her yanı sarılmış bir kale ancak içerisindeki sadık insanlar ile kurtulabilir, lakin içeride bir casus var ve hele bu casusun bir teşkilatı da varsa geçen zaman ancak düşmanın dinlenmesi için bir mola mahiyetinde olacaktır. Bu hâlde anlaşılıyor ki, bizim esir değil özgür fikirlere; casus değil sadık bireylere ihtiyacımı vardır. Peki neden? Fizikî bağımsızlık tam bağımsızlık olmadığı gibi hakiki bağımsızlık da değildir, eğer bir ülkenin toplumu kendi kültürünün düşmanı medeniyetler gibi giyiniyor, onlara özeniyor ve benzemek için çabalıyorsa buna bağımsızlık demek gösterişten ibarettir. Bu ülke, etkisi altında olduğu medeniyetin istediği gibi üretim yapar zira kendisinde olan aşağılık kompleksi sürekli o medeniyeti üstün görür, onun ürettiklerini kıskanır. Kendi ahlâki yapısı ile uyuşmasa bile onun gibi dizi yapar, onun gibi tarihe bakar, onun gibi müzik yapar, onun gibi düşünür ve nihayetinde kendi medeniyetinden umudunu keser. Bu durum ise sessiz bir yıkımdır. İşte düşünmek ve düşündürülmek arasındaki fark, bu kadar mühimdir. Peki bu durumu neden anlattım? Ciddiyetin farkında olmak önlem için bir başlangıçtır. Siz çevrenize ışık saçın ki çevrenizdekiler sizden gözünü alamasın, ilminizi kullanın ki beyinlerdeki prangaların bir zincirini de siz kırın. Nesil nasıl yalpalanıyorsa daha büyük güçle karşı koyun. Yarınımız bu günümüzden farklı değilse, ilmimize katkı sağlayamadıysak zarardayız demektir. Ve çok mühim bir husus ki edebinizle, duruşunuz ve sözlerinizle örnek bir Müslüman olmaya gayret edin. Ve unutmayın ki, gayret bizden tevfik Allah'tan.
Yazar: Cihan Ateş

13 Mayıs 2020 Çarşamba

Haftanın Dava Adamı(12 Mayıs 2020)

Ehli Suffe Haftanın Dava adamı:
Ömer Döngeloğlu (d. 1968, Zile, Tokat), (ö. 03.05.2020 İstanbul) Türk ilahiyatçı, yazar, program yapımcısı ve sunucusu. Kanal 7 kanalında yaptığı dini programlarla tanınmaktadır.
İlkokulu Zile Altunyurt İlkokulu’nda, orta eğitimini Zile İmam Hatip Lisesi’nde tamamladı. Daha sonra Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. İyi derecede Arapça ve İngilizce bilmektedir.
1986–1996 yılları arasında memleketi Tokat'ta İmam-Hatiplik yaptı. Kamuda uzun yıllar çeşitli idari görevlerde çalıştı. İslam tarihi ve Siyer-i Nebi üzerine yıllarca araştırma, inceleme, okuma ve gezilerde bulundu.
Yakalandığı koronavirüs nedeniyle tedavi gördüğü Başakşehir hastanesinde 03.05.2020 tarihinde vefat etmiştir. Ömer Döngeloğlu’nun naaşı Edirnekapı Şehitliği'ne defnedildi.

Eserleri
Peygamberin İzinde
Allah’a Adanmış Hayatlar
Yeryüzünün Yıldızları
Sözün Miracı; DUA
Allah Resulünü Görenler
Peygamberimizin Dostları
Mus’ab bin Umeyr
Hazırlayan:Eğitim birimi

5 Mayıs 2020 Salı

Haftanın Dava Adamı: (5 Mayıs 2020

CEMİL MERİÇ(1916-1987)
Cemil Meriç 12 Aralık 1916’da Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve orta dereceli öğrenimini Hatay'da tamamladı ardından İstanbul'da Pertevniyal Lisesi'nden mezun oldu ve İstanbul Üniversitesi'nde felsefe eğitimi aldı.
Meriç, öğrenimini tamamlayamadan Hatay'a geri döndü. Bir süre ilkokul öğretmenliği ve nâhiye müdürlüğü, Tercüme Kaleminde reis muavinliği yaptı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyâtı bölümünü bitirdi. Elâzığ Lisesinde Fransızca öğretmenliği yaptı. İstanbul Üniversitesi yabancı diller okulunda okutman olarak çalıştı. 1955 senesinde gözleri görmez oldu. Ancak talebelerinin yardımıyla çalışmalarını ölümüne dek sürdürdü. 1974 yılında İstanbul Üniversitesinden emekli oldu. 13 Haziran 1987 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybetti.
ESERLERİ;
1-Umrandan Uygarlığa (1974)
2-Kırk Ambar (1983)
3-Hint Edebiyâtı
4-Saint Simon
5-İlk Sosyolog
6-İlk Sosyalist
7-Bir Dünyânın Eşiğinde
8-Bu Ülke
9-Mağaradakiler
10-Bir Fâciânın Hikâyesi
11-Işık Doğudan Gelir ve Kültürden İrfana
ÖDÜLLERİ;
Kırk Ambar isimli eseriyle "Türkiye Millî Kültür Vakfı" ödülü, Ankara Yazarlar Birliği Derneğinin "Yılın Yazarı", Kayseri Sanatçılar Derneğince, "İnceleme", Kültürden İrfana adlı eseriyle, Türkiye Yazarlar Birliği "Yılın Fikir Eserleri"
Hazırlayan: Ehli-Suffe Eğitim Birimi

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı (28 Temmuz 2020

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı Muhsin Yazıcıoğlu Muhsin Yazıcıoğlu, 31 Aralık 1954 tarihinde Halit ve Fidan Yazıcıoğlu çiftinin son çocuğu o...