28 Temmuz 2020 Salı

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı (28 Temmuz 2020

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı Muhsin Yazıcıoğlu
Muhsin Yazıcıoğlu, 31 Aralık 1954 tarihinde Halit ve Fidan Yazıcıoğlu çiftinin son çocuğu olarak Sivas'ın Şarkışla ilçesi Elmalı Köyü'nde doğdu. Yazıcıoğlu, ilk ve orta öğrenimini Şarkışla'da, üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi'nde yaptı.
1968'de cemiyetçilik çalışmalarına başlayan Yazıcıoğlu, Şarkışla'da "Genç Ülkücüler Hareketi"'ne katıldı. Muhsin Yazıcıoğlu, üniversite eğitimi için 1972'de Ankara'ya geldikten sonra Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başladı. Sırasıyla Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'nda bulundu (1977 - 1978). Yazıcıoğlu, 1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin kurucu Genel Başkanı oldu.

1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül 1980'den sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılandı. 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kaldı ancak siyasi hayatına devam etmesini engelleyecek bir ceza almadı.

Yazıcıoğlu, cezaevinden çıktıktan sonra, cezaevindeki ülkücüler ve onların ailelerine yardım amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.

1987'de Milliyetçi Çalışma Partisi'ne (MÇP) girdi ve Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu.

20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde, Refah Partisi (RP), Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi'nin (IDP) oluşturduğu ittifak bünyesinde milletvekili adayı olan Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas'tan milletvekili seçildi.

7 Temmuz 1992'de, "içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı" gerekçesiyle 5 milletvekili arkadaşı ile beraber MÇP'den ayrıldı.

29 Ocak 1993'de, MÇP'den ayrılan bir grup arkadaşı ile beraber Büyük Birlik Partisi'ni (BBP) kurdu ve partinin Genel Başkanı oldu.

24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerinde ANAP - BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak yeniden parlamentoya giren Yazıcıoğlu, 28 Şubat 1996'da ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü.

Muhsin Yazıcıoğlu, 26 Nisan 1998'de yapılan 3. Büyük Kurultay ve 8 Ekim 2000 tarihindeki 4. Büyük Kurultay'da tekrar BBP Genel Başkanlığına seçildi.

22 Temmuz 2007 seçimlerinde Sivas'tan bağımsız milletvekili olarak TBMM'ye girdi ve seçimlerden önce bıraktığı BBP Genel Başkanlığına tekrar seçildi.

Muhsin Yazıcıoğlu 25 Mart 2009 tarihinde, Göksun, Kahramanmaraş'da geçirdiği helikopter kazası sonucunda vefat etmiştir.

Muhsin Yazıcıoğlu, Gülefer Yazıcıoğlu ile evli ve iki çocuk babasıydı.

Hazırlayan: Ehli-Suffe Eğitim Birimi

30 Haziran 2020 Salı

Ehl-i Suffe Gençlik Bilişim Teknolojileri Sorumlusu Abdullah Emin Özçelik konuştu:

  1. Diriliş Toplantısı'nda konuşma yapan Abdullah Emin Özçelik konuşmasını gerçekleştirdi. 
 
  Konuşmasında Türkiye ve Dünya'daki televizyon kullanımı, kitap okuma ve gazete okuma oranlarına değindi. İstatistiklerden bahsederken ''Bizi en çok aşağılara indiren ise %65'lik oran ile televizyon izleme. Bu oranın çoğu bizim son kuşak olan çocuklarımıza bakıyor. Anne babalar genelde rahat dursunlar diye telefon ve televizyon veriyorlar fakat bu durum onların beyin sağlığı olarak geri kalmasına sebep oluyor.'' ifadelerini kullandı. Aynı zamanda ebeveynlerin tekrarlamaya devam ettiği bir hata olan ''Çocuğa telefon vermek'' hakkında konuşmasını yaptı, nasihatlerde bulundu.
 
  Ülkemizin istatistiksel ve reel olarak içinde bulunduğu üzücü duruma bazı atıflarda ve eleştirilerde bulundu. Neler yapılması gerektiğini anlattı.

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı (30 Haziran 2020)

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı *Aliya İzzetbegovic(1925-2003)*

1925'te bugün Bosna-Hersek'in kuzeybatısında bulunan Bosanski Šamac kasabasında dünyaya geldi. Ailesi İslâmî duyarlılığa sahip bir aileydi. Ancak İzetbegovic, İslam karşıtı ve Müslümanları Avrupa'ya dışarıdan girmiş kimseler olarak gören bir çevrede yetişti. Saraybosna'da bir Alman lisesinde eğitim gördü. Bilime önem veren ve disiplinle çalışan bir öğrenci olarak tanındı.
Lise çağında üstün kabiliyetleriyle ve İslamî konulara ilgisiyle öne çıktı. O dönemde bazı arkadaşlarıyla birlikte dinî konuları tartışmak amacıyla Mladi Muslimani (Müslüman Gençler Kulübü) adını verdikleri bir kulüp kurdu. Bu kulübü kurduğunda henüz 16 yaşındaydı. Fakat oldukça etkin ve üretken bir düşünce kabiliyetine sahip olduğu gözleniyordu. Bu yüzden kurduğu kulüp bir düşünce kulübü olmaktan çıkarak aktivite kulübüne dönüştü. Dolayısıyla birtakım eğitim ve hayır faaliyetlerine öncülük etmeye başladı. Ayrıca genç kızlar için de ayrı bir birim oluşturdu.
İkinci Dünya Savaşı boyunca faşist ideolojiye karşı çıkan İzzetbegoviç, savaşı esnasında da ihtiyaç sahiplerine yardım etti. Halkı için verdiği mücadele sırasında tutuklanan ve hapis hayatını zor koşullarda sürdüren Aliya İzzetbegoviç, 1988 yılının sonunda Yugoslavya hükümetinin "sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılanlara tanınan aftan" yararlanarak serbest bırakıldı. Ülkedeki en güçlü Boşnak partilerden olan Demokratik Eylem Partisi'ni (SDA) 1990'da kuran İzzetbegoviç, Bosna'da 1992-1995 yılları arasındaki savaşta da halkına önderlik etti. Savaşı bitiren Dayton Antlaşması'nı 21 Kasım 1995 tarihinde imzalayan Aliya İzzetbegoviç, bu anlaşmayla halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bıraktı.
Rahatsızlığı nedeniyle Ekim 2000'de devlet başkanlığı görevinden çekilen Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003'te hayata gözlerini yumdu. 
Bosna Hersek'in efsane lideri Aliya İzzetbegoviç, her vefat yıl dönümünde İslam dünyasında büyük bir saygı ve minnet duygusuyla anılıyor. Soykırımın izlerini silemeyen halkı için verdiği mücadeleyle gönüllerde taht kurmuştur. Devlet başkanlığı örnek gösterilen Aliya İzzetbegoviç, Türkiye’deki vatandaşlar tarafından da tanınan ve sevilen liderlerden biridir. Hayatı 2018 yılında Aliya (Alija) adıyla TRT yapımı bir dizi filme konu olmuş, filmde ünlü sanatçılar rol almışlardır.
Hazırlayan: Ehli-Suffe Eğitim Birimi

2 Haziran 2020 Salı

Ehli Suffe Haftanın Dava Adamı(2 Haziran 2020)

Ehli Suffe Haftanın Dava Adamı:Ahmet Necip Fazıl Kısakürek (1904-1983)

Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904'de İstanbul'da doğdu. Maraşlı bir ailenin tek çocuğu olan Fazıl'a 'Ahmet Necip' adı verildi. 1934 tarihinde bir Nakşî şeyhi olan Abdülhakîm Arvâsî ile tanıştı. 1941 yılında Fatma Neslihan Balaban ile evlendi. Bu evlilikten beş çocuğu oldu.
Çocukluk yılları büyükbabasının Çemberlitaş'taki konağında geçti. Zor bir çocukluk dönemi yaşadı. Kız kardeşi Sema'nın beş yaşında ölümünden sonra annesi vereme yakalanınca ailesi Heybeliada'ya taşındı.
Fazıl, Bahriye Mektebi'ndeki öğrencilik yılarında şiirle ilgilenmeye başladı. İstanbul'un işgali sırasında annesi ile birlikte Erzurum'daki dayısının yanına gitti. Fazıl, çok genç yaşta olan babasını kaybetti. 1921 yılında Darülfünûn'un Edebiyat Medresesi Felsefe Şubesi'ne girdi. 1925'te ilk şiir kitabı 'Örümcek Ağı', 1928 yılında ikinci şiir kitabı olan 'Kaldırımlar' yayımlandı. 'Ben ve Ötesi'nin yayınlanmasından sonra üne kavuştu.
1942 kışında askerde iken siyasi bir yazı kaleme alması nedeniyle mahkûm oldu ve ilk kez hapis cezası aldı. 1943 yılından itibaren 'Büyük Doğu' dergisini çıkarmaya başladı.
1949'da Büyük Doğu Cemiyeti'ni kurdu. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde konferanslar verdi. Sık sık kapatılan ve toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı sürelerde günlük fıkra ve yazıları çeşitli gazetelerde yayınladı. 26 Mayıs 1980'de Türk Edebiyat Vakfı tarafından 'Şairler Sultanı' ve 1982 yılında yayınlanan 'Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu' isimli eseri münasebetiyle de 'Yılın Fikir ve Sanat Adamı' seçildi.
Fazıl 25 Mayıs 1983'te hayatını kaybetti. Eyüp Sultan Mezarlığı'na defnedildi.
ESERLERİ
ŞİİR
- Örümcek Ağı (1925)
- Kaldırımlar (1928)
- Ben ve Ötesi (1932)
- Sonsuzluk Kervanı (1955)
- Çile (1962)
-  Şiirlerim (1969)
ÖYKÜ VE ROMAN
- Ruh Burkuntularından Hikayeler (1965)
- Aynadaki Yalan (1980)
- Kafa Kağıdı (1984)
TİYATRO
- Tohum (1935)
- Bir Adam Yaratmak (1938)
- Künye (1940)
- Para (1942)
- Namı Diğer Parmaksız Salih (1949)
- Reis Bey (1964)
- Abdülhamit Han (1969)
MONOGRAFİ-MAKALE-FIKRA-HATIRA
- Birkaç Hikaye Birkaç Tahlil (1933)
-Namık Kemal (1940)
- Çerçeve (1940)
- Son Devrin Din Mazlumları (1969)
- Hitabe (1975)
- İhtilal (1975)
- Yılanlı Kuyudan (1970)
- Hac (1973)
- Babıali (1975) İman ve İslam Atlası (1981
ÖDÜLLERİ
- 1947 CHP Piyes Yarışması birinciliği Sabırtaşı ile 1980 Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü
- 1981 Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı İman ve İslam Atlası
Hazırlayan:Ehli-Suffe Eğitim Birimi

Geçtiğimiz hafta ölümünün sene-i devriyesi olan Necip Fazılı rahmetle anıyoruz...

26 Mayıs 2020 Salı

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı:(26 Mayıs 2020)

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı:Roger Garaudy
Müslüman Düşünür, Yazar, Siyasetçi, Milletvekili, Senatör, Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri (D. 17 Temmuz 1913, Marsilya / Fransa – Ö. 12 Haziran 2012, Paris / Fransa). 1952’de Sorbonne Üniversitesi edebiyat dalından mezun oldu. 1954’te SSCB Bilimler Akademisi’nden Bilim dalında doktor unvanını aldı. Marksist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü yaptı. Fransız Parlâmentosu’nda milletvekili, Millet Meclisi Başkan Yardımcısı, Millî Eğitim Komisyonu Üyesi ve Senatör olarak görev aldı. Komünist Partisi tenkitlerini dikkate almadığı için bu kuruluştan ayrıldı. Üniversitedeki profesörlüğüne döndü.
Stalin, Fidel Castro, Picasso, Aragon, Jean-Paul Sartre, Claude Levi-Strauss, Gaston Bachelard, Francois Mauriac gibi pek çok ünlü devlet adamı, bilgin ve sanatçıyla görüşüp tanıştı. Tek başına da kalsa her zaman doğruyu haykırdı. Don Kişot’u kendine rehber edindi. Partisinin körü körüne Rusya’yı desteklemesini tenkit ettiği için ihraç edildi. Üniversite profesörlüğünden emekliye ayrıldıktan sonra telif çalışmalarına hız verdi. Her biri dünya çapında yankılar uyandıran 60’ı aşkın eser, on binlerce makale ve tebliğ yayınladı, binlerce konferans verdi. Bütün ömrünü insanlığın huzur, mutluluk ve barış içinde yaşaması için ne yapılması gerektiği konusunda fikirler üreterek geçirdi.   Önemli bir kısmı gerçek anlamda şaheser olan kitaplarıyla Garaudy, hâlâ eserleri bütün dünyada okunan ve ilham alınan büyük bir düşünürdür. 
Fransız Komünist Partisi Genel Sekreteri ve Marksist geleneğin önemli isimlerinden olan Roger Garaudy, 1982’de Müslüman oldu. Her biri dünya çapında yankılar uyandıran eserleri yayınladı, pek çok ülkede konferanslar verdi. Basın yayın kuruluşlarında yayınlanan bildirileriyle milletlerarası siyaset ve yanlış tutumlar konuşundu görüşlerini sık sık kamuoyuna duyurdu. 12 Haziran 2012'de Paris'te vefat etti.
Eserleri
- Dünyadaki Tek Medeniyet Batı Değil
- Le Terrorisme Occidental (Batı Terörizmi) (2004)
- Mythes fondateurs de la politique israélienne (İsrail'in kuruluşundaki mitler) (1995) Bu kitabında savunduğu antisemitik görüşler Fransız ceza kanunlarına göre suç teşkil eder.
- Avons-nous besoin de Dieu? (Tanrı gerekli mi?) (1993)
- Karl Marx (1972 ve 1977) On bir dile tercüme edilmiştir.
- Pour un Modèle français de socialisme (Sosyalizmin bir Fransız modeli üzerine) (1968)
- Lenine (1968) İtalyanca, İspanyolca, Fransızca, Portekizceye tercüme edilmiştir.
- La pensée de Hegel (Hegelin düşüncesi) (1966) İspanyolca, Portekizce, Arnavutça ve Yunancaya tercüme edilmiştir.
- Marxisme du XX siècle (20.yy Marksizmi) (1961) Norveççe, İngilizce, Türkçe, Çekçe'ye tercüme edilmiştir.
- Dieu est Mort (Tanrı Öldü) (1962) Hegel üzerine inceleme. Almanca ve İspanyolcaya tercüme edilmiştir.
- Perspectives de l'homme (İnsanın Ufukları) (1955) Sırbo-Hırvatça, İspanyolca, Lehçe, Portekizçeye tercüme edilmiştir.
- Theorie materialiste de la connaissance (Materyalist Bilgi Teorisi) (1953) Çekçe, Rusça, Almanca ve Japoncaya tercüme edilmiştir.
 - Les sources françaises du socialisme scientifique (1949) (Bilimsel sosyalizmin Fransız kaynakları) Lehçe, Almanca ve Japoncaya tercüme edilmiştir.
- Siyonizm Dosyası
- Yaşayanlara Çağrı
- İnsanlığın Medeniyet Destanı
- Geleceğimizde İslam Var
- Hatıralar
- Endülüs’te İslam
- İslam ve İnsanlığın Geleceği
- Yobazlıklar
- Amerikan Efsanesi
- İlahi Mesajlar Toprağı Filistin
- İslam’ın Vaadettikleri
Hazırlayan:Ehli-Suffe Eğitim birimi

19 Mayıs 2020 Salı

Haftanın Dava Adamı (19 Mayıs 2020)

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı:Nurettin Topçu

Nurettin Topçu, (1909, İstanbul - 10 Temmuz 1975, İstanbul), Türk yazar, akademisyen ve fikir adamı.
           Hayatı
Nurettin Topçu baba tarafından Erzurumludur. Ailesi Topçuzâdeler diye tanınır.Babası Topçuzâde Ahmet Efendi ailenin tek evladıdır. Hayvan ticareti yapmak üzere İstanbul'a göçmüştür. 
Nurettin Topçu altı yaşında Bezmiâlem Valide Sultan Mektebi'nin ana kısmına yazılır. Burayı bitirdikten sonra Büyük Reşit Paşa Numune Mektebi'ne verilir. Mektebi birincilikle bitirir. Babası Ahmet Efendi Çemberlitaş'ta kasap dükkânı işletmeye başlamıştır. Bu sıralarda sakin, biraz içe dönük bir mizaca sahiptir. Küçük bir sandıkta kitap ve gazete biriktirmek merakı vardır. İmlâ öğretmeni Nafiz Bey, Topçu'nun hayatı boyunca sürecek Mehmet Âkif sevgisini uyandıracaktır.
Eğitim Hayatı
İstanbul Erkek Lisesi'nden mezun olan Topçu, Avrupa'da eğitim almak için girdiği sınavları 1928 yılında kazandı. Hamdi Akverdi, Vehbi Eralp, Ziya Somar gibi kişilerle birlikte burslu olarak Fransa'ya gitti. Daha önceden Fransa'ya giden ve Paris'te bulunan Remzi Oğuz Arık, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu, Cevdet Perin ve Bedrettin Tuncer ile görüşmeleri oldu.
Topçu önce Bordeaux Lisesi'ne kaydoldu. İlk yaz denemelerini burada kaleme aldı ve üyesi olduğu Sosyoloji Cemiyeti'ne gönderdi. Lise döneminde tanıdığı Maurice Blondel ile daha sonra mektuplaştılar. Anılan lisede psikoloji sertifikası alan Topçu, iki yıl osonra Strazburg'a gitti ve üniversitede felsefe öğrenimi aldı, ahlâk derslerini tamamladı ve sanat tarihi lisansı yaptı.

Özetle, Nurettin Topçu Fransa'da psikoloji ve estetik, genel felsefe ve mantık, çağdaş sanat tarihi, sosyoloji ve ahlâk, eski çağlar sanat ve arkeolojisi dallarından lisans aldı.
Yazları İstanbul'u ziyaret eden Topçu, 1931 yılında ağabeyi Hayrettin'i yanına aldı. Topçu'nun Avrupa'daki hayatı okul, ev ve kütüphane çerçevesi içinde geçti; haftasonları derneklerin düzenlediği, Samet Ağaoğlu, Ömer Lütfi Barkan, Besim Darkot gibi kişilerin de katıldığı toplantılara gitti. Topçu bu esnada tasavvuf tarihçisi Louis Massignon ile tanıştı.Öncede Dr. Adnan Adıvar'ın Türkçe dersi vermiş olduğu Massignon'a daha sonra bu dersi Topçu verdi.
Strazburg'da doktorasını hazırlayanTopçu,Sorbonne'a giderek doktorasını verdi. Bu üniversitede felsefe doktorası veren ilk Türk öğrenci oldu; tezi 1934 yılında Paris'te kitap halinde yayımlandı. 1990 yılında da tıpkı baskısı Kültür Bakanlığı'nca Ankara'da yapıldı. "Bergson" konusunda doçentlik tezi hazırladı, fakat kadroya geçemeyince bu tez kitap halinde basılarak yayımlandı.

Çalışma Hayatı
1934 yılında Türkiye'ye döndü. Ertesi yıl Galatasaray Lisesi'nde felsefe öğretmeni olarak görev almaya başladı.
Aile dostları olan, Çemberlitaş'taki evini sık sık ziyarete ettiği küçük yaştan beri etkisi altında kaldığı Hüseyin Avni Ulaş'ın kızı Fethiye Hanım'la evlendi. Düğün gününün akşamı İzmir Atatürk Lisesi'ne tayin edildi
Hareket Dergisi'ni İzmir'de bulunduğu 1939 yılında yayımlamaya başladı. Dergi İstanbul'da basıldı. Bu arada eşinden ayrıldı. Hareket'te yayınlanan "Çalgıcılar yine toplandı" başlıklı yazıdan dolayı hakkında açılan soruşturma neticesinde Denizli'ye sürgün edildi. Denizli'de bulunduğu yıllarda Said Nursi ile tanıştı ve o sırada görülen davalarını takip etti. Daha sonra Haydarpaşa Lisesi'ne tayin edildi. Bir müddet sonra da Vefa Lisesi'ne geçti.
Celâl Ökten'den de İslâmî ilimler eğitimi aldı
Faaliyetlerini Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye Milliyetçiler Derneği'nde sürdürdü
Son olarak İstanbul Erkek Lisesi'ne tayin edilen Topçu, buradaki görevini sürdürdüğü sırada 1974 yılında yaş haddinden emekli oldu

İslam Felsefesi
"Kur'an harikası olan ilahi ahlak, İslam diyarında çoktan gömülmüştür." diyen Topçu, bunun temel sebebini felsefenin İslam topraklarından kovulmasında buldu.
Ona göre, "Din bilgi kaynağı değil, kuvvet kaynağıydı. Dindar adam başkalarından çok şey bilen değil, daha çok kuvvetli olan insan" idi.
Gelenekçi İslamcıların, "Kuran’ın varlığı káfidir; felsefe insanın inançlarına zarar verir; çünkü sorduğu sorularla insanı şüphe ve inkárın çukuruna düşürebilir" sözlerine ağır karşı çıktı: "Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız, sadece ezberlersiniz. Kuran Allah’ın kitabı, felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür."[1]
Topçu Osmanlı’da, İbn Rüşdcü Hocazade ile Gazalici Molla Zeyrek arasında yapılan tartışmayı; felsefenin tutarsızlığını iddia eden Gazalici Molla Zeyrek’in kazanmasını, Müslüman yozlaşmasının miladı gördü.
Ona göre, felsefesiz bir İslam’da; sorumluluk yerini vazifeye bıraktı; ruh dünyasının akil adamlarının yerini ise gözlerini kapayıp vazifelerini yapan görev adamları aldı.
"Toplumsal yaşamdaki gelenekler, örfler, ádetler, kurallar insan hürriyetinin önündeki en büyük engellerdir. Gelenekçi/muhafazakár; güvenliği özgürlüğe tercih etmiş, yaratıcı fikirlerden/hareketlerden vazgeçmiş bir cemiyet adamıdır. Bunlar asırlarca aynı alışkanlığı tekrarlamaktan huzur duyarlar. Örflerini değiştirmek, onların bir uzvunu kesmek gibidir." diyerek düşüncelerini yineledi
Nurettin Topçu, isyan ahlakı teorisini açıklarken ideal tip olarak, "Ben Hakkım" dediği için işkenceyle öldürülen tasavvufun meşhur şehidi Hallac-ı Mansur’u örnek aldı.
İslam’ın geleneksel ve resmi yorumlarıyla sürekli hesaplaşan Topçu’ya göre, tasavvuf düşüncesinin temeli vahdet-i vücud, ahlaklığın en yüce mertebesiydi.
Vefatı
1975 Nisanı'nda hastalandı. Hastalığının teşhisinde güçlük çekildi. Pankreas kanserine yakalandığı ameliyatta belli oldu. Topçu, 10 Temmuz 1975'te vefat etti. Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Topkapı'daki Kozlu Kabristanı'na defnedildi.
Eserleri:
- Türkiye’nin Maarif Davası
- İsyan Ahlakı
- Yarınki Türkiye
- İslam ve İhsan
- Ahlak Nizamı
- İradenin Davası
- Mehmed Akif
- Felsefe
- Büyük Fetih
- Bergson
- Amerikan Mektupları Düşünen Adam Aranızda
- Ahlak
- Devlet ve Demokrasi
- Sosyoloji
- Millet Mistikleri
- Psikoloji
- Mantık
- Mevlana ve Tasavvuf
- Reha
- Kültür ve Medeniyet
- Taşralı
- Varoluş Felsefesi Hareket Felsefesi
- Var olmak
Hazırlayan 
:Ehli-Suffe Eğitim Birimi

14 Mayıs 2020 Perşembe

DÜŞÜNMEK VE DÜŞÜNDÜRÜLMEK

DÜŞÜNMEK VE DÜŞÜNDÜRÜLMEK
Bismillahirrahmanirrahim

Cemil Meriç, Bu Ülke kitabında şöyle şahane bir cümleye yer veriyor: "İmansız ve idealsiz nesiller türettik. Pusuda bekleyen yabancı ideolojiler setleri yıkılan ırmaklar gibi yayıldılar ülkeye." Bu sözün üzerinde iyi düşünmek gereklidir, zira bu söz çok büyük bir gerçeği gözlerimizin önüne getirmektedir. Genç nesle kitap denilince büyük çoğunlukla akıllarına ne Sezai Karakoç, ne Rasim Özdenören ne de Cemil Meriç gelmektedir, tersi istikamet ve ciddiyetle "modern" edebiyatın popüler ürünleri olan yasak aşk romanları ya da günlük hayatta kullanmalık sözlerin yer aldığı kitaplar maalesef ki ilk tercih olmuş durumdadır. Böyle bir hâl içerisinde, genç neslin okudukları kitaplar ve günün neredeyse her saatinde karşısına çıkan medya ürünlerinin doğrultusunda garp fikirlerinin bilinçsiz bir şekilde zihninde yer edinmesi kaçınılmaz olmuştur. Ufak bir tahlil sonucu da anlaşılacaktır ki gelecekteki yaşantıları ve fikrî mirası bu duruma paralel ilerleyecektir. Konunun özünün anlaşıldığını umut ederek, asıl can alıcı noktaya geçiyorum. 

 

Böyle kafalardan ve bu kafaların çocuklarından lehimize bir ilerleme beklemek ütopyadan ibarettir. Zira bu kafalar düşünmüyorlar, düşündürülüyorlar. Nedir düşündürülmek, dış fikirlerin zihindeki zaferi sonucu kişinin kendi kurduğu mantıkla değil o fikir sahiplerinin istediği yönde düşünmek, iradesizleşmektir adeta. Her yanı sarılmış bir kale ancak içerisindeki sadık insanlar ile kurtulabilir, lakin içeride bir casus var ve hele bu casusun bir teşkilatı da varsa geçen zaman ancak düşmanın dinlenmesi için bir mola mahiyetinde olacaktır. Bu hâlde anlaşılıyor ki, bizim esir değil özgür fikirlere; casus değil sadık bireylere ihtiyacımı vardır. Peki neden? Fizikî bağımsızlık tam bağımsızlık olmadığı gibi hakiki bağımsızlık da değildir, eğer bir ülkenin toplumu kendi kültürünün düşmanı medeniyetler gibi giyiniyor, onlara özeniyor ve benzemek için çabalıyorsa buna bağımsızlık demek gösterişten ibarettir. Bu ülke, etkisi altında olduğu medeniyetin istediği gibi üretim yapar zira kendisinde olan aşağılık kompleksi sürekli o medeniyeti üstün görür, onun ürettiklerini kıskanır. Kendi ahlâki yapısı ile uyuşmasa bile onun gibi dizi yapar, onun gibi tarihe bakar, onun gibi müzik yapar, onun gibi düşünür ve nihayetinde kendi medeniyetinden umudunu keser. Bu durum ise sessiz bir yıkımdır. İşte düşünmek ve düşündürülmek arasındaki fark, bu kadar mühimdir. Peki bu durumu neden anlattım? Ciddiyetin farkında olmak önlem için bir başlangıçtır. Siz çevrenize ışık saçın ki çevrenizdekiler sizden gözünü alamasın, ilminizi kullanın ki beyinlerdeki prangaların bir zincirini de siz kırın. Nesil nasıl yalpalanıyorsa daha büyük güçle karşı koyun. Yarınımız bu günümüzden farklı değilse, ilmimize katkı sağlayamadıysak zarardayız demektir. Ve çok mühim bir husus ki edebinizle, duruşunuz ve sözlerinizle örnek bir Müslüman olmaya gayret edin. Ve unutmayın ki, gayret bizden tevfik Allah'tan.
Yazar: Cihan Ateş

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı (28 Temmuz 2020

Ehli-Suffe Haftanın Dava Adamı Muhsin Yazıcıoğlu Muhsin Yazıcıoğlu, 31 Aralık 1954 tarihinde Halit ve Fidan Yazıcıoğlu çiftinin son çocuğu o...